Hakan Güngör
twitter.com/bayhakangungor
Baştan uyarayım, birazdan hakkında yazacağım kitabı bir çırpıda okuyamayacaksınız çünkü okumanız defalarca kahkahalarla bölünecek… Bahadır Cüneyt Yalçın’ın “Mütevazı Bir İntikam” isimli kitabından söz ediyorum. Yalçın, Afilli Filintalar’daki yazılarıyla tanınan bir isim. Yazılarını bilenler için “Mütevazı Bir İntikam”daki tespitler, kendine has üslup ve “fırlama” yaklaşım sürpriz olmayacaktır.
Ali Küflü, spor yazıları yazan bir gençtir ve bir hapishanenin hemen karşısındaki evinde yaşamaktadır. Münasebetsiz komşularıyla boğuşup duran ancak her şeye rağmen hayatı hafife almayı bilen biridir. Hayat karşısındaki alaycı üslup, yazılarında da ortaya çıkmaktadır üstelik: “Halat çekme yarışı 1900 ile 1920 arasında olimpik spordu. Sonra ilkokul piknikleri müfredatına girdi. Allah kimseye böyle bir kariyer düşüşü nasip etmesin.”
Ali Küflü’nün hayatında son zamanlarda sıradan olmayan bazı şeyler yaşanmaya başlar, yakınında oturduğu cezaevindeki bir mahkumdan kendisine anlaşılmaz mektuplar gelmektedir. Bu mektuplarda yazılanların aslında bir şifre olduğu, o mahkumun hapishaneden kaçıp Ali Küflü’nün evine sığınması ile anlaşılacak, bir yanıyla da işler içinden çıkılmaz bir hal alacaktır.
Ali Paşa, nam-ı diğer Aleksi Pavloviç, suçsuz yere hapistedir ve suçsuzluğunu ispat etmek istemektedir. Tabi bir isteği daha vardır, kendisini terk eden ve yakında evlenecek olan eski sevgilisini son bir kez görmek ve belki bir iki cümle söylemek… Özellikle cezaevi günlerinde çok kitap okuyan, zeki bir adam olarak Pavloviç ile Ali Küflü arasındaki diyaloglar, zekice kotarılmış bir aşık atışmasından farksız…
Suçsuzluğun ispatı ve intikam için çıkılan yolculukta, Ali Küflü ve Aleksi Pavloviç’e; Aleksi’yle birlikte iftiraya uğrayan Cevat isimli mahkumun kız kardeşi Şevval de katılacaktır. Biz de zaten romanı bu üç karakterin, zaman zaman da tüm bu firar olayını yazan bir köşe yazarının gözünden okuyoruz…
Romanın içeriği kadar üslubu ve yapısı da “Mütevazı Bir İntikam”ı ayrı bir yere koyuyor. Kısa ve vurucu diyalog ile tespitlerle roman; okumayı, kelimeleri takip etmek ve bir yandan da tahayyül etmenin dışına çıkarıyor ve ara ara durup düşünme ihtiyacı hissettiriyor: “İnsanlık tahterevalliye binmeye benzer. Ağır ya da kalabalıksan kontrol sendedir ama böyle gökyüzüne yükselemezsin.”
Kitabın aslında bir polisiye değil, mizahi bir roman olduğunun altını çizmekte fayda görüyorum. Ne kadar çok otostop yaptığını anlatan birinin “Necmettin Erbakan benim kadar başparmak göstermemiştir” demesi, kitaptaki mizah konusunda güzel bir örnektir kanaatindeyim.
Tüm bunlar olup biterken, kitabın mizahının yanında zaman zaman duygusal bir ağırlık kazandığını da söylemem gerek: “Sen gülünce cumartesi olur, çizgi filmler başlar. Sen gülünce balkon serinler. Sen gülünce ders biter, aşıcılar gelmekten vazgeçer. Sen gülünce perde açılır…”
Bahadır Cüneyt Yalçın, “Mütevazı Bir İntikam” romanıyla, romancılıkta (kelimenin ikinci anlamı olan gösterişsizliğe atıfla söylüyorum) hiç de “mütevazı” bir başlangıç yapmıyor. Zira bu kitap gayet gösterişli, gayet eğlenceli, gayet düşündürücü…
Milliyet Kitap-Nisan 2014