“Biri Varmış, Biri Yokmuş”u okuyunca insanı safi bir heyecan kaplıyor, böyle bir kitap kitaplığınıza girdiyse, ömürlük bir yol arkadaşına kavuştunuz demektir.
Hakan Güngör
twitter.com/bayhakangungor
Evren Yiğit’in kısacık öykülerden oluşan ve Artemis Yayınları etiketiyle raflardaki yerini alan bu kitabını salt öykü kelimesi ile tanımlarsak hem eksik bırakmış, hem de kitabın vasfına haksızlık etmiş oluruz. Evet okuyacağınız yazılar kısacık öyküler, ama kim bunların aynı zamanda bir şiir yahut modern zaman masalı olmadığını söyleyebilir?
“Biri Varmış, Biri Yokmuş”un en temel özelliği bitmeyecek olması. Bir roman, bir hikaye kitabı eninde sonunda biter. Çok beğenir, bir daha okursunuz belki herhangi bir romanı ama tekrar ele alma ihtiyacı hissetmeyebilirsiniz. Şiir kitapları ise bitmez, baştan sona, sondan başa, ara ara okunur durur. “Biri Varmış, Biri Yokmuş” kitaplık raflarında tozlanmayacak kitaplardan. Her seferinde bir öyküden diğerine bambaşka hislerle, bambaşka deneyimlerle geçiriyor okuru.
Kitabın ve tabii Evren Yiğit’in metafor yelpazesi çok geniş. Bir yontma taş mağarasından, teknolojinin son harikalarına dek uzanıyor. Ve bir ideale çok benziyor bu kitap, “Herkesten mahareti ölçüsünde, herkese ihtiyacı kadar…” Evren Yiğit, metaforları doğrudan algılamaya da, onların kinaye ve göndermelerini seçebilmeye de müsaade ediyor. Ve bu kitap, herkese ihtiyacı ne ise onu söylüyor.
Kitapta öne çıkan öykülerden biri olan “Yara”, şöyle bitiyor örneğin: “Gece doğdu. Ay yoktu o gece. İçim ürperdi. Gökyüzüne baktım. Yıldızlar göz kırptı. ‘Gençliğinde senin gözlerindeydik’ dediler. ‘Şimdi buradayız, merak etme.’ Gökyüzüne baktım, binlerce gözüm vardı.” Bu cümlelerle birlikte insanın yıldızlara bir daha bakası geliyor hakikaten.
Bu kısa öykülerin bir de sunuş bölümü var. Bazen tek, bazen birkaç cümleyle sunuluyor öyküler. Kitabın bir diğer önemli öyküsü olan “Kurt”un sunuşunda şu ifadeler yer alıyor: “-Dikkat et, dolunayda başka bir şeye dönüşeceğim ben. –Belki kendine dönüşüyorsundur.”
Henüz tanımayanlar için bu gökyüzüne tekrar bakmamızı sağlayan, korkulardan kendi kendimizi azad etmemize çabalayan, kendimiz olmaya yüreklendiren yazarı anlatalım biraz da… Evren Yiğit, 30 Mart 1978 doğumlu, genç bir yazar. Boğaziçi Üniversitesi, İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden mezun. Edebiyat dışında, radyo programları ile de gözlemlerini insanlara aktarmış bir isim Evren Yiğit. “Kipat”, “Aşk Yüzünden” gibi kitaplarıyla edebiyat dünyasında kendine yer etti. Ona bu yeri kazandıran, aslında okurların mahrem hislerine sahip çıkışı, bir tür duygudaşlığa girişmesi onlarla… Acıları yüzünden hayatına yeni insanları almakta zorlananların, savunmasız kaldığı için sürüklenenlerin, çelişkilerini anlayan ama onları gideremeyenlerin çok şey bulacağı bir kitap bu da…
Kitaptan bir alıntıyla bitirelim yazımızı: “Soğuk ayna, buz gibi, kırılgan ben/Duymak istemediğim sesler beynimde./Pişmanlık mı bu?/Kaçtı mı tren?”
Milliyet Kitap-Kasım 2014