Nefret cinayeti, tehditler, saldırılar, basında kullanılan nefret söylemi, taciz ve tüm bunların arasında kimlik mücadelesi veren trans bireyler… Mücadele edecek güçleri kalmayınca ne yapacaklar, nasıl ayakta duracaklar, kime başvuracaklar?
Hakan Güngör
twitter.com/bayhakangungor
Transeksüel Eylül Cansın bir video çekip “Ben artık yapamıyorum, bunu öğrendim. Herkesin istediği gibi istediği şeyi yapıyorum. 24 yaşımda hayatımı sonlandırıyorum. Yapamadım, çünkü insanlar bana izin vermedi. Çalışamadım, bir şeyler yapmak istedim ama yapamadım” diyerek intihar etti ve bu video pek çok haber sitesinde yayınlandı, intihar haberi gazetelerde kendine yer buldu. Ardından Cansın’ın intihar sebebiyle ilgili iddialar ortaya atıldı. Tehdit edildiği, biriktirdiği paranın elinden alındığı, birtakım kişilerin ona baskı ve şantaj yaptığı söylendi. Bu tür sorunlarla mücadele eden tek trans birey Cansın değil.
Türkiye’nin ilk trans sığınma evi
2013 yılının Ocak ayında bazı gazetelerde bir haber yayınlandı. Haberde, aktivist Ebru Kırancı’nın trans bireyler için bir sığınma evi kuracağı yazılıydı. Bu Türkiye’nin ilk trans sığınma evi olacaktı.
Sığınma evi ile birlikte hayati tehlike altında olan, sağlık sorunları yaşayan ya da evsiz kalan trans bireylere hizmet verilecekti. Sığınma evinin ilk etapta 10 kişilik olması öngörülüyordu.

Ebru Kırancı, şiddet ve baskı gören trans bireylerin İstanbul LGBTT Dayanışma Derneği’ne başvurabileceğini belirtti
Haberde Kırancı’nın “Devlet, bize iş vermiyor. Hiçbir sosyal güvencemiz yok, sokaklarda evsiz, barksız yaşıyoruz ve sokaklarda ölüyoruz. Biz de bu nedenle kendi çabalarımızla bir sığınma evi kurmaya karar verdik” ifadelerine yer veriliyordu.
Aradan iki yıl geçti. Peki sığınma evinin son durumu neydi? Bu konuyu, sığınma evinin kurucularından Ebru Kırancı ve İstanbul Lezbiyen Gay Biseksüel Travesti Transeksüel (LGBTT) Dayanışma Derneği Koordinatörü Deniz Tunç’la konuştuk.
Ebru Kırancı, evle ilgili devletten hiçbir destek alamadıklarının vurgulayarak sözlerine başladı. “Yer, masraflar için bütçe başta olmak üzere her şeyi kendimiz temin ettik. Şu anda 20 kişilik bir ev halinde. İki katlı bir yer. Alt katında yatacak yerler, üst katta ise sosyal alan dediğimiz, televizyon izlemek, sohbet etmek, kitap okumak için uygun bir alanımız var.”
Sığınma evinin yeri gizli tutuluyor
Şu anda sığınma evinde sekiz kişinin bulunduğunun altını çizen Kırancı, “Sayı artabilir, başvurular aldığımız takdirde 20 kişiye kadar çıkabiliriz. Kapasiteyi arttırmayı planlıyoruz ama kolay değil” dedi. Bütün masrafları sadece bağışlar aracılığı ile karşılayabildiklerine değinen Kırancı, eve kabul edilmek için bazı kriterlerin de olduğunu vurguladı. “40 yaşın altındakileri alamıyoruz. Yerimiz sınırlı ve herkese yetecek kadar yerimiz maalesef yok. Bu nedenle şiddet gören, tehdit edilen, kendine yeni bir hayat kurmak isteyen translara bir geçiş şansı sağlamak adına yer temin ediyoruz. Duruma göre üç aya kadar kalabiliyorlar” diye konuştu. Ebru Kırancı sığınma evinin yerinin gizli olduğunu da belirtiyor. “Pek çok badire atlatan trans bireylerin kaldığı bu yer gizli tutulmak durumunda. Bir trans günlük hayatta tek başınayken bile çok acı olaylarla karşılaşabiliyor, mağdur ediliyor. Bir de sekiz trans bireyin bir arada yaşadığı yer kamuoyunda lanse edilirse o zaman tatsız olaylar yaşanabilir. Bu yüzden yeri gizli tutuyoruz.” Kırancı, bugüne dek sığınma evinin bulunduğu yerde herhangi bir sorun yaşanmadığını da belirtti.
“Eylül Cansın’ın durumunu bilseydik müdahale ederdik”
“Bir trans birey sığınma evine nasıl başvuru yapabilir” diye sorduğumuzda Kırancı şu yanıtı verdi: “İstanbul LGBTT Dayanışma Derneği’ni arayarak başvuru yapabilirler. Doğrudan derneğe gelerek de iletişime geçebilirler.” Kırancı intihar eden Eylül Cansın için şunları söyledi: “Eğer İstanbul LGBTT Dayanışma Derneği olarak Eylül Cansın’ın başına gelen tehdit, şantaj gibi olaylardan haberdar olsaydık buna asla izin vermezdik. Çok üzücü bu durum. Sığınma evimize de ‘Eylül Cansın Misafirhanesi’ adını verdik. Bir de intihar vakasının ardından bazı genç arkadaşlarımızda bir intihar eğilimi sezmeye başladım. Çok yıpranıyoruz, bizi yoruyorlar ama güçlü olmak zorundayız.”

Deniz Tunç, “Zor bir ülkede yaşıyoruz, bu yüzden LGBTİ bireyler dayanışma içinde olmalı” dedi.
Translara yönelik şiddette duyarsız mı kalınıyor
İstanbul’daki LGBTT bireylerin buluşma ve dayanışma merkezi olan İstanbul LGBTT Dayanışma Derneği Koordinatörü Deniz Tunç ise trans bireylerin yaşadığı sorunlara devletin ve polisin duyarsız kaldığını belirtti. Tunç, “Translar çetelerden, mafyatik kişilerden dolayı ciddi sorunlar yaşıyor. Bu tip olaylarla karşılaştıklarında polise şikayette bulunduklarında çok ciddi bir ihmalle karşılaşıyorlar. Hatta bazen suçlu şikayette bulunan trans bireymiş gibi bir tavır takınılıyor” ifadelerini kullandı. Bu durumun pek çok durumda transların başına geldiğini vurgulayan Tunç, bir transseksüel avukatı ile birlikte şikayette bulunsa dahi umursanmayabildiğine dikkat çekti. Tunç, Eylül Cansın’ın intiharı ile ilgili şunları belirtti: “İlgili davayı dernek avukatımız aracılığıyla takip ediyoruz. Suçlular cezalandırılana kadar davanın takipçisi olacağız ve mücadelemizi sürdüreceğiz. Eylül’ü intihara sürükleyen çetelere de hukuki olarak savaş açtık. Bu çetelerden birinin Avcılar’da olduğunu, bu sürece dernek olacak müdahil olduğumuzu, dava açtığımızı belirtmek isterim.”
Basının dili de ötekileştiriyor
Basının kullandığı dilin de problemli olduğunu belirten Tunç, “LGBTT’lerle ilgili haberler özellikle TV’lerde kendine yer bulamıyor. Gazetelerde ise yaptığımız pek çok önemli eylem yer almazken, adli olaylar gündeme getiriliyor” dedi. Bu haberlerde sanki her zaman olayı trans birey çıkarıyormuş gibi bir algı yaratıldığını söyleyen Tunç, “Bir trans birey ciddi bir tehdit altında olabiliyor. Şiddete maruz kalabiliyor. Dövülebiliyor, tartaklanabiliyor. Ancak tam da artık kendini savunmaya geçtiği anda olup bitenler gazeteye yansıyor. Ertesi gün gazetelerde ‘Travesti terörü’, ‘Travestiler şiddet saçtı” gibi başlıklar görüyoruz. Ama orada o kişi belki de sadece kendini savunmaya çalışıyor. Bu da toplumda zaten ötekileştirilen trans bireylerin durumunu daha da zorlaştırıyor” diye konuştu.
Örgütlü mücadele şart
Tunç, “Zor bir ülkede yaşıyoruz, bu yüzden dayanışma içinde olmalı, homofobi ve transfobiyle mücadele etmeliyiz. Sığınma evi bu anlamda çok önemli bir adım. Bu konuda çalışmalar sürecek. LGBTT’lere destek olan Beşiktaş, Şişli gibi belediyelerle iletişime geçeceğiz” dedi.
Trans sığınma evinin de, transseksüel bireylerin de desteğe ihtiyacı var. Görünen o ki, bağışçıların, gönüllülerin desteği çok önemli ama daha fazlası gerekiyor. Zira trans bireyler topluma, devletin politikalarına, nefret cinayetlerine ve söylemlerine karşı bir varoluş mücadelesi sergiliyor…
(9 Mart 2015- Yeni Sayfa)