NÜANSLARIN OYUNU: TİYATRO YAN ETKİ’DEN KARDA

Tiyatro Yan Etki’nin “Karda”sı hakkında yazmak güç; çünkü detaylarıyla, anlattıklarıyla ve anlatmadıklarıyla her zihinde başka başka canlanan bir oyun bu.

karda 3

Sinem Reyhan Kıroğlu,Barış Taçyıldız ve Yiğit Can Ermer

Hakan Güngör
twitter.com/bayhakangungor

Serkan Üstüner’in yazdığı, Onur Delikurt’un yönettiği, Barış Taçyıldız, Yiğit Can Ermer, Sinem Reyhan Kıroğlu oynadığı “Karda”da Yusuf, Arif ve onlara sonradan katılan Bahar’ın hikayesine ortak oluyoruz. Yusuf ve Arif, karın şehri adeta hükmü altına aldığı bir dönemde, evlerinden pek çıkmayan, kendi hayal dünyaları içinde yaşayıp giden insanlardır. Hayal dünyası ifadesini öylesine yazmadım, onların o küçücük evlerine sığdırdıkları öylesine büyük bir gerçeklik var ki, hayal kurmadan, kurulamaz öylesi bir dünya…

Pencereden dışarıyı yorulmaksızın izleyen, ihtimaller üzerinden renkli bir gelecek tahayyül eden bu alaycı insanların evine, beklenmedik bir anda bir kız gelir. Kız yarı baygın haldedir. Evlerine alırlar. Kimdir bu kız, nereden gelmiştir, kimlerden kaçmıştır? Hayır, öncelikli soru şudur; bu hayal dünyasına ne getirecektir? Arif’e göre bir başka renktir getireceği, Yusuf’a göre ise hayal kırıklığı. Kız kendine geldiğinde akıllarındaki soruları sorarlar bir bir. Ama kızın da öyle pek anlatmaya niyeti yoktur. Tek söylediği, adının Bahar olduğudur. Kış ortasında, o eve bahar gelmiştir… Ve fakat bazen insan bahara bile hazırlıksız yakalanabiliyor. Yusuf ve Arif, öylesine içselleştirmişler ki kapalılığı, hapsolmuşluk edilgenlikten çıkmış, onlar için bir tercih haline gelmiştir. Çünkü hassas ruhlar için dışarısı cehennemdir… Dışarıdan gelene yönelik Yusuf’un tepkisi bundandır. İçeridekileri dışarı çıkarmak da, dışarıyı içeri sokmak da felakettir Yusuf’a göre.

karda 1

“Karda” oyununda mizah ile hüzün iç içe yer alıyor.

ŞAŞIRTICI SÜPRİZLERE GEBE BİR METİN
Oyunda kimi zaman mizah, kimi zaman bir hüzün dalgası  kimi zaman da insanı yerinde şöyle bir doğrultan gerilim hüküm sürüyor. Karakterler de zaten anlattıklarıyla değil anlatmadıklarıyla var oluyorlar. Bahar’ın evde yarattığı değişim, hayallerle gerçeklerin seçilip ayrışmaya başladığı anda ortaya çıkanlar, Yusuf’un geçmişi ve özellikle oyunun finali şaşırtıcı.

Tiyatro Yan Etki, alternatif sahnede sergiliyor oyunlarını. Yaklaşık 40 kişilik bir salonda, oyunculara dokunabileceğiniz bir mesafede izliyorsunuz oyunları. Bu da ilginç bir deneyim sağlıyor seyircilere. Alternatif sahnelerin pek çok dezavantajı olabilir, ancak bir etkisi var ki, gerçeklik hissini kat be kat arttırıyor. Sahneye o kadar yakınsınız ki, sahnede yanan mumun kokusunu alıyorsunuz. Bu da seyircide İtalyan sahnelerde olduğu gibi “dışardan bakış” değil, bir nevi “içeride oluş” hissi sağlıyor. Yusuf ve Arif’in hayallerine ortak olmak kolaylaşıyor, öyle ki ikisi yere uzanıp evlerinin tavanlarına bakarak yıldızları saymaya başladığında ister istemez sizin de tavana kayabiliyor gözünüz. Belki yıldızları bile görenler vardır, kim bilir?

“Karda”da kullanılan müzikler de metne bir hayli katkıda bulunuyor. Belkıs Özener’i, İlhan İrem’i, Fikret Kızılok’u dinliyoruz. Tabii bu sanatçılar ve şarkılar da boşuna seçilmiyor. Bahar’ın eve yerleşmesinin ardından art arda çalan şarkılarda bahar kelimesinin geçmesi elbette tesadüf değil: “Aşkın bahardı/ Ümitler vardı/ Sen gittin diye/ Gönlüm karardı”, “Bahar geçti soluyor benizler/ Senden hala yok bir haber/ Olacaktık hep beraber/ Bir gün bana dönseydin eğer.” Bu sırada çalan üçüncü şarkı ise “Gecenin Üçünde…” Yusuf’un tam da bu esnada, karanlık korkusunun sebebini ve geçmişine dair bir sırrı Bahar’a açıkladığını da belirtelim…

karda 4

Oyundaki karakterler hayal güçleriyle akıllarda yer ediyor.

PERFORMANSLAR DİKKAT ÇEKİCİ
Karakter yaratımı konusunda ise bazı sorunlar yok değil. Bahar karakterinde boşluklar var. Seyirci biraz daha bilgiyi hak ediyor Bahar konusunda. Oyunda Bahar gibi Arif’in de geçmişi yok. Cevap gelmedikçe seyircinin zihninde karakterler üzerine sorular çoğalıyor. Ancak hakkı teslim etmek gerek, Arif karakterini canlandıran Yiğit Can Ermer öyle oynuyor ki, bunun bir oyunculuk performansı olduğu bile unutuluyor. Oyun bitse de karakterin etkisi bitmiyor. Barış Taçyıldız’ın öfkesi, Sinem Reyhan Kıroğlu’nun gizemi de sürekliliğini koruyor. Taçyıldız’ın canlandırdığı Yusuf’tan çekinmeye, Kıroğlu’nun canlandırdığı Bahar’ı merak etmeye devam ediyor seyirci oyundan sonra bile…

“Karda”nın bir “ilkler” oyunu olduğunu da belirtmeden geçmeyelim. Oyunun yazarı, aynı zamanda başarılı bir yönetmen olan Serkan Üstüner’in yazdığı ilk oyun bu. Oyundaki dozunda mizahın, zaman zaman enikonu ortaya çıkan gerilimin ve sürpriz finalin maharetli birinin kaleminden çıktığı ortada. Karda, beklenmeyen sonu için bile seyredilmeyi hak ediyor. Ve seyirci, sadece ilk oyun nedeniyle bile, Üstüner’den yeni oyun talep etmeyi hak belliyor. Yönetmen Onur Delikurt’un da ilk deneyimi “Karda”.  Alternatif mekanın olanaklarını iyi kullanıyor, oturduğum yerin hemen solundaki karartıda bir odunluk olduğuna öyle inandırdı ki yönetmen, ara ara ürperdiğimi bile söyleyebilirim…

“Karda” öyle “İzledik, bitti” denilecek bir oyun değil. Önce siz oyunu izliyorsunuz, oyundan sonra bir müddet de oyun sizi izliyor, takip ediyor; tüm ayrıntıları, incelikleri ve bireylerin hapsolmuşluklarına dair söyledikleriyle…

(Bu yazı Yeni Tiyatro dergisinin Ağustos 2015 sayısında yayımlanmıştır)

Reklam

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: