YAZAR EMRAH POLAT KÖPEK ADAMLAR ROMANINI ANLATTI: HEPİMİZ KÖTÜYÜZ

Emrah Polat’ın 2009 yılında yayınlanan Köpek Adamlar isimli kitabı, İletişim Yayınları tarafından tekrar basıldı. Hayatlarını pek çok zorlukla mücadele ederek sürdürmek zorunda olan, parasızlık, suç ve hayata tutunma sancıları içinde yaşayarak köpek dövüşleri düzenleyen insanların hayatının anlatıldığı roman, gerçekçi üslubu ile dikkat çekiyor. Kitabın yazarı Emrah Polat, Köpek Adamlar’ı ve romanın yazılma sürecini Evrensel’le paylaştı.

yazar emrah polat

Polat, Köpek Adamlar’ın tekrar basılış öyküsünü paylaştı.

Hakan Güngör
twitter.com/bayhakangungor

Köpek Adamlar’ın fikri ilk olarak nasıl belirdi?

Ortada ciddi bir vahşet vardı ve bir yazar olarak bu vahşete sessiz kalamazdım. Aslında yaşadığımız çoğu kötülüğün de alegorisidir dövüştürülen köpeklerin hali.

Karakterleri yaratırken gerçek kişilerden etkilendiniz mi?

Elbette etkilendim. Sonuçta gerçekçi bir roman anlayışının peşinde koşuyorum. Bu anlayışı savunuyorsanız, anlatınızın inandırıcı ve sahici olması gerekiyor. İnandırıcılık ve sahicilik için de evrensel bir ilke vardır: “Bildiğin insanları anlat!” Elbette bu, birebir bir örtüşme anlamına gelmiyor. Nihayetinde romancı kendi amaçları doğrultusunda hareket eder anlatı boyunca. Başka konularda olduğu gibi, karakter oluştururken de geçerlidir bu; yazar, karakteri oluştururken yeterince derine inebilmeli, orada belirli bir süre kalabilmeli ve sonra yüzeye çıkıp yoluna devam edebilmeli. Derinlerde fazla kalırsanız karakterin ayrıntılarında boğulabilirsiniz.

KAZANANIN DÜNYASINI ANLATMAK BANA GÖRE DEĞİL

Karakterler “kaybetmiş erkekler” olarak tanımlanabilir mi?

Evet tanımlanabilir. Zaten -erkek de olsa kadın da olsa- kazananın dünyasını anlatmak bana göre değil sanırım. Mutlu, huzurlu, kaygıdan uzak hayatları anlatmak zorunda kalsaydım; bir leke, ne bileyim bir sökük bulur ve oradan anlatmaya başlardım. Benim edebiyatımın kökeni nefrettir desem yanlış olmaz, ama yalnızca dışa dönük bir nefret değil bu; sonuçta yazar da bu dünyanın pisliği içinde, bazen onu teneffüs ediyor ve bazen de maalesef yeniden üretiyor.

 Kitabın ön hazırlık süreci nasıl ilerledi? Örneğin gerçekten köpek dövüşlerini izlediniz mi?

Suç teşkil edebilecek ayrıntılara fazlaca girmeden şunu söyleyebilirim: Hazırlık sürecini neredeyse kusursuz yaptım; köpek dövüşleriyle ilgili onlarca video izledim. Türkçe ve İngilizcede erişebildiğim kitapların tümünü okudum. Ayrıca bir İspanyol kanalında -o zamanlar yasak değildi- boğa güreşleri izledim geceler boyu. Matador, boğayı öldürürken hissettiklerimi bir deftere yazdım. Vahşetin “doğasını” çeşitli boyutlarıyla kavrayabilmem için çok önemli bir çalışmaydı bu.

Köpekler üzerine çalışma yaparken ne gibi ilginç bulgularla karşılaştınız?

Pitbull gibi dövüşçü “ırklar” dışındakiler çete gibi örgütleniyorlar, aralarında çok ciddi hiyerarşi oluyor. Dövüşçü köpekler -bir de bu iş için özel olarak eğitilmişlerse- antisosyal insanlar gibi davranıyorlar. Sosyallik konusunda ciddi sıkıntıları var bu köpeklerin. O yüzden, karşılaştığı her köpeği kendisine zarar verebilecek bir hasım olarak görebiliyorlar.

Kitaptaki kadın karakterlere haksızlık yaptığınızı düşünüyor musunuz? Ya hasta ve çaresizler, ya da ihanet eden, güvenilmez karakterler. Neden onların hikayelerine daha fazla ortak olmuyoruz?

Bazı yönlerden haklısınız sanırım. Erkekler de sorunlu aslında ama şiddetin her türlüsüne maruz kalan kadınlar kadar ezilmiş ve ikincil değiller doğrusu. Bir de tabii -nasıl anlatacağınız önemli olmakla birlikte- çoğu zaman var olanı anlatmakla ona inanmak bir ve aynı şey olmuyor; örneğin romanda bir sakata türlü küfürler ediliyor. Kuşkusuz bunu benimsemem düşünülemez, fakat toplumda açık ya da gizli olarak sakat fobisi var. Kadın düşmanlığı da var, bunlar yokmuş gibi davranamayız. Tüm bunları söylerken şunu da belirtmem gerekiyor: Yazar bu tür konulara azami dikkat göstermeli; diyaloglar doğal (dış dünyada nasılsa öyle) olmalı ama gövde metni en azından siyasi bir doğruculuk taşımalı. Yazarın aydın olarak sorumlulukları bulunduğuna inanan ve politikanın sadece mecliste yapılmadığını, günlük hayatın ve dilin bizatihi politik olduğunu bilen bir yazar kuşağının mensubu sayıyorum kendimi.

2192 KOPEKADAMLAR.indd

Köpek Adamlar, İletişim Yayınları’ndan çıktı.

DİL SONSUZ KERE BÖLÜNMÜŞTÜR

Kitapta sık sık başvurduğunuz argo ifadeler söz konusu. Bu tercihin nedeni neydi?

Dediğim gibi anlattığım dünyayı inandırıcı ve sahici kılabilmek. Biliyorsunuz gecekonduda yaşayan insanın dili farklıdır, eşcinselin dili farklı, kaçakçının dili daha farklı. Hatta gecekonduda yaşayan insanın gün içinde kullandığı dil bile farklıdır; örneğin AVM’ye gidip orada orta sınıfı taklit ettiğinde dilsel bir taklit de başlar aynı zamanda. Yazar tüm bunların farkında olmalı yani; dil, sonsuz kere bölünmüştür.

Kitapta bir kapitalizm eleştirisi de var. İnsan hayatının da, hayvanların hayatının da hiçe sayıldığı bir durum söz konusu. Bununla mücadele ve olup bitenlerin teşhis edilmesi konusunda Köpek Adamlar kitabı neler söylüyor?

Köpek Adamlar’ın sınıf karşıtlığı izleği üzerinden de okunabileceğini tahmin etmeme rağmen her romanın anlamsal düzeyde “nihayi”alımlanışının okura bırakılması gerektiğini düşünürüm. Fakat, kitaptaki“yazar niyetine” dair bir soru sanırım yönelttiğiniz, söyleyeyim: “Hepimiz kötüyüz!” fikrini çeşitli tonlarda işlemeye çalıştım roman boyunca. Hayvanlar ve insanlar arasında olması gereken eşitlik bağlamında bir film önermek istiyorum: Beyaz Tanrı, bir Macar filmi.

Karakterlerin daha sonra neler yaptığı sorusu okurların zihninde canlanmaya devam ediyor. Köpek Adamlar’ın devamı gelebilir mi?

Köpek Adamlar’ın devamını yazacağımı sanmıyorum ama ileride başka kitaplarda kuracağım “evren” içinde de aynı ya da benzer karakterler yer alacak muhtemelen; yazarın kişisel tarihi hem yaratıcılığının filizlendiği bereketli bir toprak hem de prangası oluyor malum.

Köpek Adamlar romanının İletişim Yayınları’nda yeni baskısı yapıldı. Bu süreç nasıl gelişti?

Yayınevi editörü Levent Cantek’in katkısı büyük. Onun önerileri doğrultusunda romandaki fazlalıklar çıkarıldı, yeni bölümler eklendi, karakter sayısı azaltıldı. Bunları yapınca elbette oluşan dengeleri gözeterek romanı yeniden yoğurmak gerekti. Roman, hayattaki her konu gibi, bir kıvam meselesidir esasen.

Hali hazırda üzerinde çalıştığınız bir kitap var mı? Yeni tasarılarınızla ilgili bilgilendirebilir misiniz?

Üç romandan sonra muhtemelen bir öykü kitabı gelecek. Kızıltoprak adında Ankara’da yer alan hayali bir mahalleyi anlatıyorum. Bir dönem hayli politize olmuş mahallenin ‘70’leri ve ’80’leri anlatılıyor. Öneri Levent Cantek’e ait. İç içe geçen öykülerden oluşacak. Umarım hayata geçirebilirim. Biraz Çinçin’e benzeyecek, biraz Dikmen’e biraz da Seyran’a. Bir süredir üzerinde çalışıyorum, her şey istediğim gibi giderse gelecek yıl Eylül gibi biter.

(Evrensel gazetesinde 17 Ağustos 2015’te yayımlanmıştır)

Reklam

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: