Yazar Nicola Yoon’un “Her şey” adlı romanı, Pena Yayınları etiketiyle yayınlandı.

Nicola Yoon.
Hakan Güngör
twitter.com/bayhakangungor
Neredeyse her şeye, adeta dünyaya alerjisi olan bir kız yaşamını nasıl sürdürür? Sterilize edilmiş odasında, hemşireler eşliğinde, ilaç tedavisi ile yaşama tutunmaya çalışan biri dışarıya yönelik merakını nasıl giderir? Yaşıtlarının yapabildiği sıradan şeylerin dahi uzağında ve sağlığını etkileyebilecek tüm tehditlerden korunmaya çalışarak, bir odanın içinden ibaret evreninde neler yapar?
Nicola Yoon, Pena Yayınları’ndan çıkan “Her Şey” adlı romanında 18 yaşındaki Madeline Whittier’ın hastalığı ile mücadelesini, dünyayı, aşkı keşif heyecanını ve hayatını kökünden değiştiren süreci anlatıyor.

“Her şey” Pena Yayınları’ndan çıktı.
“Ağır hasta” aşık olunca
Madeline 18 yaşında bir gençtir. “Ağır kombine immün yetmezliği” nedeniyle mümkün mertebe steril bir ortamda yaşamak zorundadır, zira mikroplara karşı dirençsizdir. Annesi, Madeline’nin sağlığı için evini adeta bir kliniğe çevirmiştir.
Annesi ve hemşireler Madeline’nin etrafında adeta dört döner. Madeline eve mikrop taşıyabilecekleri endişesi ile annesi ve hemşireler dışında herkesten soyutlanır. Hayatı boyunca hiç dışarıya çıkmamıştır. Dünyayı, odasının penceresi ve internet aracılığı ile anlamaya çalışmaktadır.
Bir gün sokağın hemen karşısına bir aile taşınır. Ailenin Madeline yaşlarındaki oğlu Olly ile önce pencerelerinden küçük notlarla, ardından internet üzerinden iletişim kurarlar. Bu yazışmalar günden güne yakınlaşmalarını sağlar. Madeline, bu durumu, endişelenmesini istemediği için annesine söylemez. Hemşire ise Madeline’yi yüreklendirir: “Aşk seni öldürmez.”
Madeline artık ruhen odasına sığamaz olur. Olly’yle temas etmek, onu daha yakından tanıyabilmek tek arzusudur. Madeline arzusunun peşinden gidecektir ancak bu yaşamını hiç ummadığı şekilde değiştirecektir.
“Her Şey” bir hastalığın elini kolunu bağlamasına rağmen Madeline’nin hayata tutunma arzusunu yansıtıyor. Madeline her zorluğa, yalnız ve yapay dünyasına karşın umudunu, geleceğe yönelik inancını elden bırakmıyor. Madeline’nin gözünden yazılan roman, okurun hayata dair gözden kaçırılanların farkına varmasına yardım edebiliyor.
Madeline şöyle söylüyor örneğin: ““Diğer gençlerin yapabildiği bütün normal aktivitelerden mahrum geçen bir sene daha. Ehliyet, ilk öpücük, mezuniyet balosu, ilk kalp kırıklığı, ilk ufak çaplı araba kazası…” Belki çok önemsenmeyen, dikkate değer bulunmayan nice şeyin aslında insan hayatında çok büyük kazanımlara, fırsatlara işaret ettiğini ortaya koyuyor roman.
Sonsuz alternatif
Kitap sürpriz finali ve mizahi diliyle dikkat çekiyor. Sürpriz finale doğru giden sayfalar boyunca Nicola Yoon, oldukça dinamik ve “genç” bir dil tutturuyor. Kitapta, Madeline’nin notları, kişisel izlenimleriyle hazırladığı sözlüğü, küçük çizimleri de yer alıyor. Funda Tatar’ın çevirdiği 337 sayfalık kitap, herhangi bir okuru için en hızlı ve kolaylıkla okuduğu kitaplardan biri olacaktır. Nicola Yoon’un kitapları çok satan bir yazar olmasının başat nedeni de bu olsa gerek.
“Her Şey”, sonsuz alternatif ve sonu gelmez bir hız içinde kıymetinin farkına varmadığımız şeyler üzerine düşünmeyi salık veriyor. Kitap, sadece elindeki dolaylı izlenimlerle hayatı anlamaya çalışan bir gencin çabasını, keşiflerini ve şaşkınlıklarını anlatıyor. Ki bu çaba, keşif heyecanı ve şaşkınlık Madeline’nin hastalığından muzdarip olmasa bile, gençlik yıllarında olan herkesin doğal durumu değil midir?
(Milliyet Kitap’ın Nisan 2016 sayısında yayınlanmıştır)