Yazıyor, milyonlarca okunuyor; müzik yapıyor, şarkıları ülkesinin sınırlarını aşıyor… Jo Nesbo’dan bahsediyoruz… Yeni romanı Nemesis Doğan Kitap etiketi ile raflardaki yerini alırken, okurlar polisiyenin çok nitelikli bir eseriyle karşılaşacaklar.
Hakan Güngör
twitter.com/bayhakangungor
Hız, tempo, aksiyon ve usta işi bir polisiye filmin hissettirdiklerine yaklaşmış bir kurgu…
Kitabın bir metronomu olduğu hissi kitap boyunca okuru bırakmıyor; zira daha ilk satırlar üst düzey bir gerilimle başlıyor ve Nesbo’nun alametifarikası olarak, bu durum bir an olsun değişmiyor.
Polisiyelerin başarı kıstası olan “Şimdi ne olacak” sorusunun şiddeti okuru her an tetikte tutuyor. Tahminler boşa çıkıyor, an be an sarsıyor, okur her bölümde defalarca “ters köşeye yatıyor”, ayrıntılar ve labirentlerle dolu bir dünyanın teyakkuz hali sürüp gidiyor.
Romanda yol aldıkça “atmosfer” belirginleşiyor. Keşif, sert, gergin, yağmurlu (kimi zaman karlı) bu atmosfer gözlere, dimağa ve ciğerlere doluyor.
Bir banka soygunu ve soygun esnasında işlenen cinayeti aydınlığa kavuşturmak için araştırmalara başlayan dedektif Harry Hole’un peşine takılıyoruz.
Harry Hole bizim dilimizin polisiyelerinden de tanıdık gelecek biri. Sağlıklı ilişkiler kuramamış, düzensiz, unutkan, boşvermiş, küfürbaz… İçgüdüleri ile hareket etmeyi alışkanlık haline getirmiş ve bir cinayeti çözmek için yasal sınırların dışına çıkmakta beis görmüyor.
Harry usta bir dedektiftir ancak bu kez her şey kendisi için bile zordur. Yıllar önce terk ettiği eski sevgilisi Harry ile görüşmek ister. Harry bu teklifi kabul eder, kadının evinde görüşürler… Ertesi gün Harry kendini önceki geceye dair hiç bir şey hatırlamazken bulur, eski sevgilisinin ise evinde ölü olarak bulunduğunu öğrenir. Kadının ölümü kayıtlara intihar olarak geçmek üzeredir. Harry ise bunun bir cinayet olduğunu düşünmektedir. Ancak iki sorunu vardır, birincisi neredeyse hiç kanıt yoktur, ikincisi ise kendisini o gece kadının evinden çıkarken gören herhangi biri olması halinde cinayet Harry’nin üzerine kalabilecektir. Daha da kötüsü biri Harry’ye gizemli e-postalar göndermeye başlamıştır. Harry’nin o gece orada olduğunu bilmektedir ve Harry’le oyun oynama niyetindedir.
İşte bu olay örgüsü üzerine kurulu roman her an karmaşalar, sorular, ipuçları ve heyecanla sürüp gidiyor.
Harry cinayeti çözmek için attığı her adımda yeni bir düğümle karşılaşıyor, adeta bir labirentin içlerine yol alıyor.
Kitap ritmi açısından sinema filmine öylesine yaklaşıyor ki, bir kaç yıl içinde sinemaya uyarlanacağı haberini almak işten bile değil.
Nesbo titiz ve ayrıntıcı bir yazar. Bu özelliklerini daha çok kurgu ve olay örgüsü üzerinde gösteriyor. Çehov’un “Sahnede silah varsa patlar” kuralını adeta romana uyarlıyor ve gerekmedikçe, doğrudan olay üzerinde bir işlevi yoksa betimleme yapmıyor. Okurun bir sahne, bir fon yaratması için birkaç küçük bilgi veriyor ve “asıl işine” dönüyor. Eğer dikkatli ve tasvir konusunda beklentisi yüksek değilse herhangi bir okurun bunu önemsemesi, daha doğrusu bu yüksek tempoda bunu fark etmesi pek mümkün olmuyor.
Kimi romanlar edebi haz, kimileri ise heyecan ve merak vaad ederler. Nesbo ikincisini vaad ediyor, vaadini de sonuna kadar yerine getiriyor.
Beş yüz küsur sayfalık roman (klişelere sığınıp bir solukta okunuyor demeyelim de) soluksuz okunuyor.
“Polisiye okumak pratik zekayı etkiler” tezini doğru kabul edecek olursak, zeka parlatmaya pratik bir öneri getirelim ve Nesbo’nun “Nemesis”ini önerelim… (Milliyet Sanat- Ocak 2013)