Fahrenheit 9/11, ABD’nin Ortadoğu politikasına ve Bush’a yönelik eleştirel bir dile hakim. Ancak belgeselin hakikaten savaş karşıtı mı, yoksa salt Bush karşıtı mı olduğu tartışma yaratıyor.
Hakan Güngör
twitter.com/bayhakangungor
Michael Moore’un yönettiği Fahrenheit 9/11 büyük ilgi görmüş ve ciddi tartışmalara yol açmış bir belgesel. 11 Eylül’de El Kaide üyelerinin terör eylemlerinin ardından Amerika Birleşik Devletleri’nin Irak ve Afganistan’a müdahalesi belgeselde ele alınıyor. Yüksek tempolu, ironik yaklaşımların yer aldığı, zaman zaman hiciv, zaman zaman da son derece dramatik ögelerin yer aldığı belgesel aslında bir Bush eleştirisi denilebilir.
Belgesel Bush’un netameli adaylık ve başkan seçiliş süreci ile açılıyor. Ardından yine ciddi tartışmalar ortaya çıkaran 11 Eylül saldırıları. 11 Eylül’ün “bahane edilerek”, bir de nükleer silah uydurması ile (ki bu belki de yüz yılın en büyük yalanlarından biriydi) Irak’a nasıl girildiği gösteriliyor. Irak’ta yaşananların ardından orada kimi şirketlerin nasıl büyük yatırımlar yaparak milyarlarca dolar kazandığı da belgeselde altı çizilerek ele alınan konulardan. Elbette buna Afganistan da ekleniyor. Afganistan ele alınırken bölgede yapılacak olan boru hattının Bush’a nasıl gelir getireceği de yine tanıklıklar vasıtası ile anlatılıyor.
Moore belgeselde Irak’taki Amerikan askerlerinin koşullarından da söz ediyor. Askerlerin psikolojik koşulları, askerlere yönelik sağlık ve diğer giderlerin nasıl kesintiye uğradığı ve orduya asker kazandırmak için ülkenin alt gelir seviyesine sahip bölgelerinde nasıl çalışmalar yapıldığı aktarılıyor. Moore arşiv çalışması, röportajlar ve üslup açısından önemli bir belgesel ortaya koyuyor.
“GEREKLİ DEĞİLSE SAVAŞMAMAK”
Moore’un belgeselinin önemli bir etki yarattığı ortada. Ancak Moore’a yöneltilen bir eleştirinin de haklılık payı taşıdığının altı çizilmeli. Belgesel öyle görünüyor olmasına rağmen aslında savaş karşıtı değil Bush karşıtı bir konumda. Hatta belgeselin sonunda “gerekli olmadığı zaman savaşmamak” gibi mesajları da yoruma açık. Amerika’nın dış politikasının sadece başkanların hamlelerinden ibaret olduğunu varsaymak çok gerçekçi olmasa gerek. ABD’nin 2. Dünya Savaşı’ndaki rolü, Soğuk Savaş döneminde olup bitenler, büyük yatırım şirketleri aracılığı ile dünyanın dört bir yanında yaratılan komünizmden korku iklimi, Vietnam Savaşı, dünyada çok kritik noktalarda kurulan karakollar, üsler… Tüm bunları pek anmaya da lüzum görmeden Bush kendi çıkarları için ABD’yi savaşa soktu, o olmasaydı böyle olmayacaktı yaklaşımı pek gerçekçi görünmüyor. Küçük bir örnek olarak Libya’ya düzenlenen operasyonun “demokrat” bir başkan döneminde yaşandığını hatırlatalım.
Cannes Film Festivali dahil pek çok ödül alan belgesel, Bush, 11 Eylül ve ABD’nin Büyük Ortadoğu Planı ile ilgili pek çok soruya yanıt veriyor. Bugün bölgede olup bitenleri anlayabilmek için de ilginç bir kaynak sunuyor.