ASAF HALET ÇELEBİ ŞİİRLERİNİN GİZEMLİ KOKUSU

Tasavvufun, maneviyatın, inancın etkilerinin en damıtılmış halinin yer aldığı ve insan varlığına yönelik bir arayışın somutlaştığı şiirlerin başında kuşkusuz Asaf Halet Çelebi’nin şiirleri gelir.

061120141705505221694

Fotoğraf Vatan Kitap‘tan alınmıştır.

Hakan Güngör
twitter.com/bayhakangungor

Çelebi’nin şiirinde dini, tasavvufi motifler ön plana çıkar. Aynı zamanda Hindu ve Farsi kavramların da şiirinde yer ettiği görülür. Hakkında “bir duygu şairi değil, bir sezgi şairidir” denilmesi boşuna değildir.Bu Çelebi’nin ilk gençlik yıllarından itibaren şiirine katık ettiği mefhumlara işaret eder. 1907’de doğan Çelebi, henüz 18 yaşındayken rubailer yazmaya başlar.

İlk iki kitabında Çelebi’nin eselerinde Arap alfabesinden harfler verdiği görülür. “He”, “Lamelif” gibi. Bu İslami motiflerin şiirindeki yerine dair önemli misallerdir. Asaf Halet Çelebi, şiiri politik bir silah olarak görmemiş, hayatı, manayı ve âlemi anlama arayışının bir yolu olarak düşünmüştü.

asafhaletcelebi-5082MANA ARAYIŞI

“Cüneyd” şiirinde “bakanlar bana/ gövdemi görürler/ ben başka yerdeyim/ gömenler beni/ gövdemi gömerler/ ben başka yerdeyim/ aç cübbeni cüneyd/ ne görüyorsun/ görünmeyeni” dizelerinde varlığın sorgulanmasına dair bir kapı aralar. O kapı, Çelebi’yi “İbrâhim”e götürür.

Kâbe’deki putları yıkışı ile bilinen İbrâhim Peygamber’e atıf yapılan şiir şöyledir: “ibrâhîm/ içimdeki putları devir/ elindeki baltayla/ kırılan putların yerine/ yenilerini koyan kim/ güneş buzdan evimi yıktı/ koca buzlar düştü/ putların boyunları kırıldı/ ibrâhîm/ güneşi evime sokan kim/ asma bahçelerinde dolaşan güzelleri/ buhtunnasır put yaptı/ ben ki zamansız bahçeleri kucakladım/ güzeller bende kaldı/ ibrâhîm/ gönlümü put sanıp da kıran kim”.

“Kahkaha” şiirinde ise Hint kapısı belirir. “billûr sarayında çengi dilârâ/ bahçede bin kaplumbağa/ ve inci ile donanmış fil”.

“BÜTÜN RESİMLER BİZİ GÖZETLİYOR”

“Bu mana arayışı Çelebi’yi Hıristiyanlık geleneklerini şiirine taşımaya da götürür. Çelebi “kilise” şiirinde, kiliselerdeki ikonalardan söz eder. “Bütün resimler bizi gözetliyor/ tahtalardan” der. Şiirinin durakları nasıl Hint masallarına, İslam kültürüne uzanıyorsa, yeri geliyor, Meryem Ana’yı hatırlar: “meryem anaya mum yakıyorum/ başsız gözden korkarak”. Bu “başsız gözler” elbette sadece devinimi izlemiyordur. Ruhu, iç’i görüyordur. İç’te ise elbet günah da vardır.

“Tevrat Şiiri”nde Çelebi bu kez “günahlarından” dem vurur. “adını taşıdığım/ yeruşalim kızlarının günâhı bendedir”. Ama bu “günâh” insanın varoluşuna işlenmiştir, kaçış yoktur, insan kendisinden kaçabilir mi? Bu soru bizi Çelebi’nin “Çemenlerde” şiirine vardırır: “ağzıma veya ağzına/ ufuktaki kızıl yakut/dudaklarını ver ağlayayım.”

0000000670433-1OSMAN GAZİ’NİN RÜYASI

Osmanlılık kültürü Çelebi şiirlerinde kendine yer bulur. İmparatorluğun yıkılışı sürecinde ilk gençliğini yaşamakta olan Çelebi, geçmişe özlem duyar. “Memleketim” şiirinde şu dizelere yer verir: “Osman Gâzi’nin gördüğü rüyada/ Ömerle ben varım”.
Asaf Halet Çelebi’nin şiirleriyle ilgili kuşkusuz en önemli tanımlamalardan biri Haldun Taner tarafından yapılmıştır. Taner, Çelebi şiirlerinin kokusunu da, kokusunu da irdelemiş ve Çelebi’nin şiirinin, şairin karakteriyle nasıl ayrılmaz bir bütün olduğunu ifade etmiştir: “Dağarcığındaki o miski anber kokulu, o tütsü buğulu masalları, efsaneleri, şark tasavvufu ve felsefesinden süzerek derlediği hikmetleri bir anda önünüze serecek sevimli bir sihirbaz. (…) Çelebi odadan çıkınca onun sigara dumanı ile beraber odaya sinen o saygı, tevazu, aşırı olgunluk dolu eski İstanbul havası bir müddet daha odada kalırdı.”

MİSK-İ ANBER

Seyhan Erözçelik* de, Çelebi’ye dair şunları söylemiştir: “Matinelerde, sözgelimi ‘Tevrat Şiiri’ni ya da ‘Kilise’ şiirini okurken, hareketleri, edası ve ses tonuyla, size bir sinagogun ya da kilisenin bütün atmosferini de çiziverirmiş.” Erözçelik, Çelebi’nin “Artık o zamanlarda bile rastlanmayan türden bir İstanbulluluğun özellikleri, kibarlık ve nezaketi” taşıdığını da belirtir.

Peki Asaf Halet Çelebi kendi şiirine dair neler söylüyordu? Söz gelimi; “karanlığı geçelim/ karanlığı geçelim/ ne uyku/ ne ölüm/ hem uyku/ hem ölüm/ düş içime uyu/ ve sonsuz büyü/ unut renkleri/ ve şekilleri/ hepi/ ve hiçi/ beni/ve seni/ ve geceyi yuttu/ Nirvana” dizelerinden mürekkep “Nirvana” şiiri için Asaf Halet Çelebi şunları söyler: “Hiç korkmadan ve çekinmeden şiirlerimde mistisizmin büyük rol oynadığını itiraf ediyorum. Bunların birçokları Nirvana’ya davet, yahud Nirvana’ya nasıl erilebileceğinin hikayesidir. Buna girmeden evvel namzed evvela muhitini unutur.”

Asaf Halet Çelebi, gizemin kokusunun peşine düşmüş bir şairdi. Bir koku, kelimelerle nasıl ifade edilebilirse, işte öyle etkili ve derin ifade etti. Onun şiirinde yakarış, varoluş, peygamberler, inanç, kırılan putlar başroldeydi. Ve bu başrol oyuncuların sahnesi, öyle herkesin göremeyeceği bir öte alemdi. Çok da uzakta olmayan.

*Asaf Halet Çelebi/Bütün Şiirleri/Everest Yayınları/ s.132

Reklam

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: