Hakan Güngör
twitter.com/bayhakangungor
Usta tiyatrocu Levent Kırca, müziklerini dünyaca ünlü piyanist Fazıl Say’ın yaptığı, Semih Çetin’in “Bir İhanetin Öyküsü”, Tuncay Özkan’ın “Hapiste Yatacak Olana Öğütler”, Güldal Mumcu’nun “İçimden Geçen Zaman”, Nilgül Doğan’ın “Adını Siz Koyun” kitapları ile Gülşah Balbay ve Yarbay Mustafa Dönmez’in röportajlarından esinlenerek oluşturulan oyunu “İçerdekiler” ile Muğlalılarla buluştu. Yaklaşık bin kişinin izlediği ve sık sık alkışlarla kesilen oyunun öncesinde Muğla Haber Gazetesi’ne konuşan Kırca, halkın demokratik yollardan tepkisini ortaya koyması gerektiğini söyleyerek, “Muğla ayağa kalksa, “Levent, gel” dese ben gene koşar gelirim” dedi…
Oyunda Ergenekon ve Balyoz Davaları’nda olup bitenleri, Silivri’de yaşananları anlatıyorsunuz. Silivri’de neler oluyor?
Silivri’nin bir oyun olduğunu halkımız nihayet kavradı. Ancak paşaların dediği gibi, halkın tepkisizliğinden de yakınılıyor. Benim gösterdiğim tepki ortada. Ben fazladan bir şey yapayım diye böyle davranmıyorum, içimden gelen ses böyle davranmam gerektiğini söylüyor. Herkes böyle tepki gösteriyordur diye düşünürdüm ama etrafıma baktığımda bunun hiç de böyle olmadığını gördüm. Demek ki, onur, delikanlılık, mertlik başka bir şeymiş…
SEZEN AKSU’YU, SERTAB ERENER’İ, HALİL ERGÜN’Ü ANLAMIYORUM
Türk tiyatrosu süreci sahneye yansıtıyor mu?
Kendi sanat çevreme bakıyorum. Eskiden yeri geldiğinde devrimci oyunlar oynanırdı. Seyrettiğiniz zaman bu tiyatrolar mangalda kül bırakmazdı. Ali Poyrazoğlu Tiyatrosu’nu çocuklarımın annesi Oya Başar da orada oynadığı için çok net hatırlıyorum. Aziz Nesin oyunlarını hatırlıyorum örneğin… Şimdi adam uzaktan yakından olayların içinde olmadığı gibi, hükümetin icraatlarını beğendiğini de söylüyor… Bu kadar insan hapiste, gençler öldüler, en basit demokratik hareketlerimiz, “teröristlik” olarak değerlendiriliyor. Teröristbaşı ile anlaşmalı halde çalışıyorlar. Güneydoğu’ya bakıyorsunuz, artık kendi sözde bayraklarını asıyorlar… Bu şartlarda hükümetin icraatı nasıl beğenilir? Ben Sezen Aksu’yu, Sertab Erener’i, Halil Ergün’ü anlayamıyor ve üzülüyorum. Bazıları bana kahramanlık yaptığımı söylüyor, hayır ben kahramanlık yapmıyorum. Benim nüfus cüzdanımda T.C. yazıyor. İnsan Cumhuriyet’ine sahip çıkmaz mı?
Bunların yanında Memet Ali Alabora gibi isimler de var elbette…
Memet Ali bizim çocuğumuz, Gezi Parkı olaylarında “Sen onun iki ağaç için olduğunu mu sanıyorsun” demiş. Bunu sağcısı, solcusu herkes söylüyor. Ama bu yüzden çocuk hakkında 20 yıl istediler… Bir tek bu örnek, ülkenin örümcek bağladığını, küflendiğini gösteriyor. Ben Başbakan olsam böyle bir kusur işlemem…
BAŞBAKAN’I TEHDİT ETMEDİM, KORKMASINA GEREK YOK
Sizin hakkınızda açılmış davalar da var…
Evet, üç-dört tane var. Ama bunlar benim üstüme geldikçe ben gurur duyuyorum. En yakınlarım bile bana, “Memleketi sen mi kurtaracaksın” diyebiliyor. Evet ben kurtaracağım! Ne yaparlar bana? Gelirler, sabah 5’te evimden sürükleyerek alırlar beni… Götürürler, biraz nezarette süründürürler, sonra da Silivri’ye atarlar. Ne yapalım, böyle bakarsak bu memlekete faydalı olamayız. Korkmayacağız! Benim sıradaki davam çok matrak. Başbakan için, “Sonun Adnan Menderes gibi olacak” dedim diye dava açıldı… Başbakan’ı tehdit etmekten savcıya ifade vereceğim. “Tehdit etmedim, korkmasına gerek yok, rahat otursun” diyeceğim.
Hakkında dava açılınca susan insanlar hakkında ne düşünüyorsunuz?
Ben Süleyman Demirel zamanında devlet sanatçısı olmuş biriyim. Ben korkanlara örnek olmalıyım. Mahkemeye verilince sesi kesilen insanlar var ama ben de yasal yollardan açık açık postamı koyuyorum. “Asıl ben senden Cumhuriyet’in hesabını soracağım” diyorum. Birazdan gelip, koluma girip götürseler umurumda değil. Bu işin şakası yok. Bu ülke bir tane! Bana göre, önce insan, önce adam olursun. Hayatta bir dünya görüşün, bir çizgin olur, eserlerini bu doğrultuda verirsin. Sen eğer halkın karşısına çıkıyorsan, halkı sürükleyip onlara bir şeyler öğretebilecek seviyedeysen vazifeni yapacaksın.
UĞUR DÜNDAR VE MÜJDAT GEZEN’LE PRENSİPTE ANLAŞTIK
Hakkınızda gerici odakların kampanyaları da var…
Evet var, ama sanatçıysan, seni kitleler tanıyorsa görevini yapmak zorundasındır. İşçi Partisi’ne girmem, Ulusal Kanal’da çalışıyor olmam, Aydınlık’ta yazıyor olmam dikkati buraya yoğunlaştırdı. Bu benim için bir onurdur. Bir faydamız varsa bunu olumlu yönde kullanmalıyız. Biz seçimimizi yaptık. Başka türlü hayatlar seçmek mümkün ve kolay ama herkes bir Nazım Hikmet olamaz. Bunun bir bedeli var. Hayatı 3 perdelik bir oyun gibi düşünürsek, 3. perdedeyim ve vazifemi yapıyorum.
Ulusal Kanal’ın yönetim kurulu başkanısınız. Bundan sonra Ulusal Kanal’da neler olacak?
Ciddi bir ekonomik sıkıntımız var. Şu anda yapılabileceğimizin en iyisini yapıyoruz. Arkadaşlarımız yemeden, içmeden, başlarında kapsüller patlayarak çalışıyorlar. Tabi kanal bu gayret ve çalışmayla bir yerlere gelecek. Uğur Dündar ve Müjdat Gezen de ekim ayından itibaren bizde başlayacak. Haberlerimizi Uğur Dündar’a teslim edeceğiz… Ama henüz oturup parasını vesaire netleştirmedik. Son dakikada bir problem, bir anlaşmazlık olursa bilemem tabi ancak prensipte anlaştık. Kanal yönetimine geldiğimde Hulki Cevizoğlu’nu, Nihat Genç’i getirdim. Bu isimler de güçlendirdi kanalı.
ULUSAL KANAL İÇİN 3 PROGRAM YAPACAĞIM
Siz ekranlarda olacak mısınız?
Ben 3 tane program yapacağım. Bütçemiz doğrultusunda Silivri’yi anlatan bir dizi yapmak istiyoruz. Bir bilgi yarışması yapmamız gündemde. “Deniz Gezmiş ne zaman, kim tarafından asıldı” gibi soruların olduğu, başka programlarda sorulamayacak soruların yer aldığı bir yarışma… Bunun dışında bir de sohbet programı yapmayı düşünüyorum. Ben para gerektiği için şu an kanalın uzağındayım. Bu tiyatro oyununun gelirini kanala aktarıyoruz. Her oynadığımız yerde binlerce kişi geliyor, bununla kanal kendini çekip çeviriyor.
Türkiye’de muhalif insanların ekonomik birliktelik sağlayamadığı görülüyor. Ekonomik bir örgütlenme sizce nasıl mümkün olur?
İnsanlar reklam vermeye korkuyor. Çünkü, “Bitaraf olan bertaraf olur” denildi. Koç Grubu, Gezi olaylarında yaralı gençlere kapılarını açtı. Dinimiz açısından bakılırsa da yardım edilmesi gerekirdi. Ama Başbakan buna tepki gösterip “Bunlar terörist” diyor. O sırada birtakım büyük kuruluşlar bize reklam vermeye başlamışlardı. Birdenbire ürktüler. Sermaye çevresinin de demokrasiye sahip çıkması gerekiyor. Demokratik bir ortam oluşmadıkça, sermaye çevresinde de özgür bir ortam olmaz. Faşist bir yapılaşmaya eyvallah çekerseniz, zaten ekonomi alt üst olur… Oldu da zaten… Ulusal Kanal, Halk TV çok izleniyor. Bu kadar izlenen kanallarda kıyamet gibi reklam olması gerekiyor. Korkuyorlar… Şu anda kritik bir süreç yaşanıyor. Koç Holding’le hükümet arasında bir maç başladı. Bu maçın sonuçları geleceği çok etkileyecek.
MUĞLA AYAĞA KALKARSA KOŞAR GELİRİM
Yeni film ya da kitap projeniz var mı?
“Bu herif başka faaliyetler de gerçekleştirecek, bir an önce defterini dürelim” diyebilirler tabi ama yapacağımız şeyler var. Film yapmak istiyoruz ancak henüz proje aşamasında. Büyük kitlelere ulaşmamız gerekiyor. Tiyatroda 3 bin, 4 bin kişiye ulaşılıyor ama sinema ile çok daha büyük kitlelere ulaşmak mümkün.
Muğla halkına neler söylemek istersiniz?
Bir atasözümüz vardır, “Ağlamayana meme yok.” Halkın demokratik haklarını kullanması gerekiyor. Gezi Parkı bize güzel bir örnek oluşturdu. Ayaklandığımız zaman bütün dünya gördü. Muğla da ayağa kalkacak. Muğla ayağa kalksa, “Levent, gel” dese ben gene koşar gelirim. İnsanların artık demokratik yollardan tepkisini ortaya koyması gerekiyor. (2.8.2013-Muğla Haber)