BENİ KARİKATÜRİZE ETME, DİKTAMI ELEŞTİRİP BANA SIKINTI VERME

Havuz medyasına ait bir mecranın yönetim katı… “Güya çizer”, elindeki eskizi müdürüne gösteriyor, “Olmuş mu?” Ellerini kavuşturmuş, boynu bükük, bekliyor cevabı. Müdür bakıyor şöyle bir, “Olmaz, bu Erdoğan’a benziyor. Değiştir, benzemesin” diyor. “Güya çizer” gidiyor, değiştirip geri geliyor. “Olmaz, bıyıkları andırıyor hâlâ, bıyıksız olsun” yanıtını alıyor bu kez. Son haline geldiğinde artık çizilen kişi Erdoğan’a, balonun içindeki espriye, çizilen de karikatüre benzemiyor…

MUSA KART1

Musa Kart.

Böyle oluyor. Ve hâlâ birinci sayfalarda “karikatüristler” boy gösteriyor. “Aman yermesin” diye çırpınıyorlar. “Karikatür” oluyor… Yersen…

Ama biliyorum, Musa Kart hayatı boyunca bir kez bile elinde eskiz, müdürünün karşısında sözlüye kalkan çocuk gibi başı önde olmadı. Asla ellerini kavuşturup sipariş almadı. Bir ömür çizdi, çizdiğinin üstünü çizdirmedi. Havuz medyasındakiler gibi “balon” olmadı, balonlarına yazdıklarına ise dokundurtmadı.

Bakmayın tutuklu olduğuna, “Özgür yaşadım, boyun eğmedim” diyebilecek bir ömür. Sırf özgür olduğu ve boyun eğmediği için, karikatürünün arkasında duramayanlar gibi mahkûm olmayacak. Gülünmemeye, ciddiye alınmamaya mahkûm biri olarak hayatını sürdürmeyecek.

Baştan belirtelim, çizerlik çizgiyi aşmayı gerektirir. Hizaya gelerek yapılmaz bu iş. İcazetle çizilen, acizlikle ezilir durur. Gericiliğin tarihi yazılacaksa, illa her sayfaya karikatürler de koymak gerekir, o tarihin en önemli duraklarında da karikatüristleri anmak şarttır.

İLK KARİKATÜRİSTLER AZINLIKLARDI

Hıfzı Topuz’un Türk Basın Tarihi kitabında hatırlattığı gibi, bu topraklarda ilk karikatürler, bundan tam 150 yıl önce, 1867’de yayımlandı. Arif Arifaki’nin İstanbul adlı dergisindeki karikatürler büyük ilgi gördü. 1869’a gelindiğinde ise Teodor Kasab, mizah tarihimizin kilometre taşlarından biri olan Diyojen’i yayımlamaya başladı. İlk karikatür içinse 120. sayıya dek beklemek gerekiyordu. Hıfzı Topuz’un belirttiği üzere, dergide topu topu üç karikatür çıkmıştı, üçüncü karikatür Diyojen’in kapatılmasına neden olmuştu. Bir süre sonra tamamen kapatılan derginin sansüre uğraması, dönemin resmi gazetesi Takvim-i Vekayi’de şöyle anlatılıyordu: “Diyojen, mizah gazetesi olduğunu bahane ederek genel adaba aykırı ve hükümet kurallarına uymayacak bir yolda dil kullanmaya alışmıştır…” Şaşırtıcı değil. Devlet hep aynı şekilde konuşuyordu… 150 yıl sonra bile…

Ermeniler, Rumlar, Levantenler bu toprakların ilk karikatüristleriydi. Bunda da şaşılası bir yan yok. Yabancılık çekenin, arayışta olanın, dejenere olmaya direnenin işi karikatür.

Tıpkı Yusuf Franko Kusa Bey gibi…

YUSUF FRANKO BEY’İN İNSANLARI

Yusuf Franko Kusa Bey

Yusuf Franko Bey.

19. yüzyılın sonunda, bu Levanten bürokrat, karikatürlerini bir albümde toplamıştı. 1884-1896 yılları arasında çizdiği karikatürlerde, haliyle güçlü bir hiciv görülüyordu. 1 Haziran’a dek İstanbul’da, İstiklal Caddesi’ndeki Anadolu Medeniyetleri Araştırma Merkezi’nde ziyarete açık olan “Yusuf Franko’nun İnsanları: Bir Osmanlı Bürokratının Karikatürleri” sergisi gösteriyor ki, Franko Bey zenginleri, paşaları ve diplomatları yeriyordu… Zira karikatür, “erişilmeyene ilişerek”, burnundan kıl aldırmayanın ağzından girip burnundan çıkarak, baskı uygulayanı basında teşhir ederek yapılıyordu… Yusuf Franko, karikatürünü yaptığı insanlardan pek hoş tepkiler  almamış olacak ki, yaşadıklarının da karikatürünü yapıyordu. Bir karikatüründe, karikatürünü yaptıkları tarafından asılışını betimliyordu.

Cumhuriyet’ten Ezgi Atabilen’in haberinde belirttiği gibi, “Franko karikatürleri sebebiyle hiç bedel ödedi mi, bilmiyoruz. Ancak sergideki ‘Kefaret’ adlı karikatürde kendini asmış, idam ipini de karikatürlerine konu ettiği simaların eline vermiş olması, en azından bir tehlike hissettiğinin göstergesi olabilir.”

ABDÜLHAMİD

Roni Margulies’in The Terrible Turk kitabında yer alan II. Abdülhamid çizimi.

BATI’NIN II. ABDÜLHAMİD KARİKATÜRLERİ

Sadece zenginler, paşalar, bürokratlar değil. Doğrudan padişah ve avanesi de karikatürlere, basına, eleştirinin ta kendisine savaş açanlardandı. Değinmezsek olmaz, II. Abdülhamid döneminin baskıcı ortamı da el pençe divan durulmadıkça “rahat” yaşamaya el vermiyordu. Zaten çizerlik de “rahatlıkla” yapılmıyor, el almaya da gelmiyordu.

Baskı döneminde II. Abdülhamid’in koca burnuyla, “haşa” dalga geçilebilir diye, gazetelerde “burun” demek bile yasaktı, ancak Avrupa Abdülhamid karikatürleriyle bezeliydi. Bu karikatürlerin büyük çoğunluğunda oryantalist bakış hâkimdi, yine de o dönemde de Latuff gibi çizerler vardı ve pek yerinde çizimler yapıyorlardı.

Roni Margulies’in “The Terrible Turk” kitabında yer verdiği, II. Abdülhamid’i konu alan çizimler, eli kanlı bir karakter üzerinde yoğunlaşıyordu. II. Abdülhamid’in istibdat yönetimi Batı’nın hakikaten umurunda mıydı, tartışılır. Ancak Abdülhamid tasvirlerinin gerçeğin izlerini taşımadığını söylemek güç. Abdülhamid’in baskı döneminin izlerini Batı basınında da bulmak mümkün. Bizde ise Abdülhamid düştükten sonra karikatürlerin sayısında da ciddi artış görülecekti. İkinci Meşrutiyet’le birlikte yayıncılık adeta bir patlama dönemine gelecek, sayısız yayın arasında pek çok gülmece dergisi de kendine yer bulacaktı. Bu kez İttihat ve Terakki baskısı enikonu ortaya çıkacaktı ancak arada kalan dönemde yayıncılar nefes alacaktı… Ama maharet baskının en koyu zamanlarında mürekkebe fırçayı vurmaktaydı… Musa Kart’ın da ustası olan Turhan Selçuk gibi…

TURHAN SELÇUK

Turhan Selçuk’un 1957’de yayımlanan bir karikatürü.

TURHAN SELÇUK’UN ÜÇGENLERİ

Turhan Selçuk, minimalist çizgisi ile dikkat çeken, ağabeyi İlhan Selçuk’la mizah dergiciliği de yapmış bir isimdi. Cemal Süreya, “Ferruh Doğan’da dörtgen, Semih Balcıoğlu’nda daire önemli. Tan Oral’ın çizgisi bir çokgenin aile üyesidir” derken, Turhan Selçuk’un da üçgenlerine dikkat çekiyordu. Yalnızca çizgilerinde değil, hayatında da üçgenin önemli bir yeri vardı Turhan Selçuk’un çizim, çözüm, yazım…

Üçgenlerle çizer, eleştirileriyle çözümlere işaret eder, çok az kelime ile çok şey anlatırdı. Mesela, 60 yıl önce, 28 Şubat 1957’de Akis Mecmuası’nda yayımlanan karikatürü, Demokrat Parti döneminde muhalif gazetecilerin başına gelenleri gözler önüne seriyordu. Elpençe divan duran muvafıklar ve tutuklanıp zorla saçları kesilen muhaliflerin betimlendiği bir karikatürdü bu…

Dün gazeteciler tutuklandığında Turhan Selçuk bu durumu çiziyordu. Bugün, gazeteciler tutuklandığında bu durumu çizen Musa Kart tutuklu. Karikatürist arıyorsanız, bunu çizebilenlere bakmak gerek.

Eli kanlılar, idam ipine düğüm atanlar, muhalifi tutsak edip zorla saçını kesenler; bir muhalifi “elde edemeyeceklerini”, onların ancak özgürlük koşusunda ipi göğüsleyeceğini, sözünü ise asla kesemeyeceğini tarih söylüyor…

26 Şubat 2017’de Evrensel Pazar’da yayımlanmıştır.

Yorum bırakın