İddia bir roman için gerek/şart değildir, iddiasız olmasına rağmen çok iyi romanlar da vardır. Psikolojik gerilim kitapları yazmaya girişmek, ciddi bir riski göze almaktır. Zira psikolojik gerilim yazmak, ciddi bir iddiadır. S. L. Lewis, Sığınak isimli kitabında ciddi bir riske giriyor ve en ufak bir tereddüte yer vermeyecek şekilde işin üstesinden geliyor.
Hakan Güngör
twitter.com/bayhakangungor
Kitap eleştirilerinde ve tanıtımlarında kitabın muhteviyatından bahsetmek şarttır ancak bu kez iş gerçekten zor. Çünkü kitapla ilgili verilebilecek her bilgi, kitabın bir sorusunun yanıtını önden vermek olacak ve okurun keyfini kaçıracak. Buna meydan vermeden mümkün olduğunca –özet geçelim.-
Stella, bir psikologdur ve bir süre önce yaşadığı travmatik bir olay nedeniyle uzun süredir evden çıkamamaktadır. Ev onun için bir sığınaktır, bu sığınaktan dışarı adım attığı anda baş edemediği endişelerle, çarpıntı ve sıkıntılarla karşı karşıya kalmaktadır. Evde kalırken de her an kendini güvende hissedememektedir, ilaçlarla hayatını sürdürmektedir…
Eşi Max’in bir iş için şehir dışında olduğu bir gece, kapısı çalar. Gelen genç bir kızdır ve içeri girmek istemektedir. Stella onu içeri almak istemez, hem güvenli değildir hem de “sığınak” tanımadığı birini asla sokmaması gereken bir yerdir. Ancak havanın soğuk olması nedeniyle kıza acır ve eve alır… Kızın eve girişi, Stella’nın hayatında yeni bir travmaya neden olacak uzun bir gecenin ilk adımıdır. Soğuk havadan dolayı titremekte olan bu kız, Stella’nın sığınağını temellerinden titretecektir…
Kitap, bir yandan “bugünü” ve Stella’nın kızı eve alışından itibaren evde yaşananları anlatırken, diğer yandan da “dünü”, yani Stella’nın hayatını etkileyen, onu eve ve ilaçlara mahkum eden olayı gözler önüne seriyor… Sayfalar ilerledikçe bu ikisinin birbirinden çok ayrı olmadığını, geçmişte başına gelen acı olay ve o gece evine gelen genç misafirin hiç de bağlantısız olmadığını görüyoruz…
Kimi romancılar, ilk romanlarında “bildikleri” dünyayı anlatırlar. Müzikle ilgilenen yazarların, müziği; resimle haşır neşir yazarların resmi merkeze alan romanlarını hatırlarsınız… Yazarımız Lewis de, bir psikolog olarak, psikologların dünyasını ve onların da ciddi psikolojik sorunlar yaşayabileceğini ortaya koyuyor. Bildiği, deneyimli olduğu bir alanı anlattığı için özgüveni yüksek, bu da kitabın her satırında kendini gösteriyor…
Kitapta erkek karakterler fazla derinlikli durmuyorlar ve nedense fazla edilgenler. Ancak kadın karakterler gerçekten başarılı çizilmiş. Dünya’ya kadınların penceresinden bakmayı sağlayacak detaylar, özellikle erkekler için ilgi çekici bir keşif. Farklı bir keşif de psikologların dünyasına yönelik… Psikologlar insanlara cevap vermezler, insanların kendi cevaplarını vermelerini sağlarlar… Kitap da hayata dair cevaplar vermiyor ve fakat insanın kendi sorularına yönelmesini sağlıyor.
Kitap bağır çağır mesajlar vermiyor, ancak yine de satır aralarında görmeyi bilenlere bir “vazgeçmeme” hikayesi sunuyor. Başkalarının büyük acıları, kişisel acıların üstesinden gelme konusunda ciddi bir etki yaratabilir. Stella gibi büyük acılara karşın hala ayakta kalmayı başaranları görünce (evet yazar kadın karakterleri kanlı canlı karşımızda görmemizi sağlayacak kadar gerçekçi anlatıyor) insan ister kişisel saplantılarına başka bir gözle bakıyor… Sığınak, insanların kendi sığınaklarını ve neden bir sığınma haline ihtiyaç duyduklarını sorgulatacak bir kitap… Sahi, sonsuza kadar sığınaklarımıza sığabilir miyiz?
Milliyet Kitap-Ekim 2013